ƒσяυм-ül gєηçℓιk
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
ƒσяυм-ül gєηçℓιk

Gençlik Foumları
 
AnasayfaPortalliAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Rastgele Keşfedilen Buluşlar

Aşağa gitmek 
5 posters
YazarMesaj
...:hande:...
deneme mod.
deneme mod.
...:hande:...


Mesaj Sayısı : 186
Yaş : 30
Location : uçUrumUn keNarında
Kayıt tarihi : 01/09/07

Rastgele Keşfedilen Buluşlar Empty
MesajKonu: Rastgele Keşfedilen Buluşlar   Rastgele Keşfedilen Buluşlar Icon_minitimePaz Eyl. 02, 2007 12:22 pm

Amerikalı demiryolu işçisi Phineas Gage, 1847 yılında kayaları patlatmakla uğraştığı sırada, farkında olmadan tıp açısından çok önemli bir gelişmeye de kapı açtı. Patlamanın etkisiyle fırlayan bir demir parçası, Phineas'ın tam alnının ortasına saplanmıştı. Demiryolu işçisi ölmedi, ancak kişiliği bu kazadan sonra tamamen değişti; daha önce çok farklı bir kişiliğe sahipken birdenbire baş belası olup çıkmıştı.

O, istemeden de olsa "frontal lobotomi"nin ortaya çıkmasında etkili olan ilk kişiydi. Bilim, onun sayesinde tesadüfi olarak beynin frontal bölümüyle saldırganlık arasındaki bağıntıyı keşfetmişti.
Royal Society biyoloji bolümü sorumlusu Prof. Dr. Peter Lachmann, dünyanın bu tür tesadüflere dayalı buluşlarla dolu olduğunu kaydederken, beklenmedik anlarda ortaya çıkan buluşların neredeyse hipotezlere eşit olduğunu belirtiyor. Gerçekten de, "Fleming ve penisilin"den "Viagra"ya kadar, bu yüzyılın büyük bilimsel buluşlarının çoğunun temelinde karşımıza şans faktörü çıkıyor. Oysa, kirli lameller, yere düşen test tüpleri ve bozuk termometreler olmasaydı, belki de bu buluşlar gerçekleşmeyecekti....

Ne var ki, kazanın yada rastlantının ne zaman nerede gerçekleşeceğini bilmek zor. Bu anlamda, bilim adamlarının her an ve her yerde tetikte olmaları gerekiyor.

Çünkü, Louis Pasteur'ün de işaret ettiği gibi, şans da sadece donanımlı zihinlere fırsat veriyor... Bakterileri yok eden küfler kim bilir Fleming'den önce kaç kişinin lamelini ziyaret etmişti? Laboratuarların çöp sepetleri kim bilir kaç bin buluşa mezar oldu?

Bazı buluşların hikayeleri

Naylon
Fotoğraf
Post-it kağıdı
Vulkanize kauçuk (lastik)
Penisilin
Buckminsterfullerine
Şok tedavisi
Radyoaktivite
Kaos teoremi
Sakkarin
Dayanıklı cam
Gamma ışını patlatıcıları
Röntgen ışınları

İnsanlık tarihi açısından önem taşıyan bir çok buluşun ardında, küçük rastlantılar yatıyor. Hatta rastlantıyla gerçekleşen buluşların , hipotezlere eşit olduğu bile iddia ediliyor. Bilimde şansa yer var mı, yoksa Luuis Pasteur'un söylediği gibi, tüm bunlar, mevcut durumdan en iyi şekilde yararlanabilenlerin başarısı mı?







NAYLON

Mucit: Du Pont kimyagerleri...
Tarih: 1930'lar
Kaza: Kimyagerlerin koridorlarda koşturması...


1930lu yıllarda, Du Pont bilim adamlarından Wallace Hume Carothers, polimerin genişleyebilen güçlü bir iplik olduğunu tespit etmişti.
Ancak asıl buluş, haşarı kimyagerlerin, eritilmiş polyester geçirdikleri çubukları ellerine alıp ortalıkta koşuşturmaları sonucu ortaya çıktı. Bir çubuk sabitken diğeri ondan uzaklaşınca ortaya çıkan tablo hepsini hayretler içinde bırakmıştı; kopmadan önce oldukça uzayabilen, ayrıca ipeğe benzeyen yapıda bir madde ortaya çıkıyordu.
Ne var ki, bu polyester çok çabuk eriyordu, giysi yapmaya uygun değildi. Bunun üzerine kimyagerler aynı işlemi poliyamidle denemeye karar verdiler ve bugün "naylon" olarak bildiğimiz madde doğmuş oldu.
Naylon çorabın, elektron mikrograf yöntemiyle 100 kez büyütülmüş hali
İpek çorapların yerine naylon çoraplar piyasaya sürüldü ve Du Pont'un en önemli para basma makinesi haline geldi.
Bu ürünler ilk günlerde çok pahalıydı. II. Dünya Savaşının patlak verdiği yıllarda Du Pont dikkatini savaşa çevirdi ve çorap yerine paraşüt üretmeye başladı... Naylon çorapların ucuzlaması ve geniş kitlelere yayılması ancak savaş ertesi gerçekleşti...





FOTOGRAF

Mucit: Louis-Jacques Daguerre
Tarih: 1838
Kaza: Dağınık laboratuvar dolabı...


Bu rastlantısal buluşun nedeni kırık bir termometre...
Louis Daguerre, karanlık odada, gümüş iyodür levhada açığa çıkan görüntüyü sabitlemenin yollarını arıyordu. 1938 yılında bir gün, farklı kimyasal maddelerin bulunduğu dolabına, daha sonra kullanmak ve temizlemek üzere bozuk görüntülü bir film levhası koydu.
Bunu tekrar dışarı çıkardığında görüntü belirginleşmişti. Ancak Daguerre, bu garipliğe hangi kimyasal maddenin neden olduğunu bilmiyordu.
Bunun üzerine levhaları yerleştirdi ve kimyasal maddeleri birer birer dışarı çıkarttı. Dolabı boşaltmasına rağmen hala aradığı maddeyi bulamamıştı. Sonunda dolabın raflarından birinde, kırılmış termometreden dökülmüş civayı fark etti... Gümüşlü levha üzerine alınan görüntü (daguerreotype), modern fotoğrafçılığın başlangıcı oldu... Yerini ancak on yıl sonra negatif ve, pozitif film sürecine bıraktı.






Post-it kağıdı


Mucit: Dr. Spencer Silver
Tarih: 1974
Kaza: Kutsal bir ilham ve hatalı üretim...
"3M" bilim adamlarından Dr. Spencer Silver, 1970'lerin başlarında dayanıksız yapıştırıcıyı bulduğunda, bunu işe yaramaz bir buluş olarak değerlendirmişti...
Bundan yıllar sonra, meslektaşı Art Fry, bir kilisede ilahi kitabındaki ayracın bir türlü istediği yerde durmaması üzerine oldukça sinirlendi. Anlamsız vaazlardan mı yoksa kutsal bir ilhamdan mı bilinmez, kafasını bu konuya yormaya başladı ve birden aklına meslektaşının işe yaramayan buluşu geliverdi...
Bu sayede ayıracın kitaba yapışmasını sağlayacak, ancak çıkarttığında da kitaba zarar gelmeyecekti. Post-it kağıdı tabii ki bir gecelik başarının ürünü değil... 3M'in ortaya attığı bu örnek, büro malzemeleri içinde vazgeçilmezler arasında yerini aldı...







Vulkanize kauçuk (lastik).


Mucit: Charles Goodyear Tarih: 1844
Kaza: Kızgın ocağa atılan kauçuk...


Amerikalı Charles Goodyear, 10 yıldan beri ham kauçuğu daha sağlam ve elastik hale getirmenin çarelerini arıyordu. Bu onda bir takıntı halini almıştı ve hatta ödenmemiş borçları nedeniyle hapse bile girdi.
Goodyear bu konuda her şeyi denemişti; karışımına kükürt bile eklemişti. Ne var ki, bu karışımı kızgın ocağa atıncaya kadar hiçbir sonuç elde edemedi: Kauçuk erimiyordu...
Bunu gece boyunca dışarıya çivileyen Goodyear, ertesi gün karışımın oldukça esnek olduğunu fark etti.
Kükürtle sertleştirme yöntemine, Romalılar'ın ateş tanrısından esinlenerek, "Vulkan" adını verdi (vulkanizasyon).

Yöntemin Amerika'daki patentini almayı başardı, ancak Fransa ve İngiltere'den yasal formaliteler nedeniyle patent alamadı.
Goodyear, Paris'te borçları nedeniyle hapis yattıktan sonra Amerika'ya döndü.
Patentleri ortakları tarafından yağmalandığından yoksulluk içinde öldü. Ancak en azından "Goodyear Tyre" ve "Rubber Company" gibi şirketler onun isminin gelecek kuşaklar tarafından da anılmasını sağladı...









PENİSİLİN



Mucit: Alexander Fleming
Tarih: 1928
Kaza: Havada uçuşan bir küf...
St. Mary Hastanesi'nde danışman olarak çalışan ve Alexander Fleming'in hayatta kalan tek meslektaşı, ünlü bilim adamının penisilini 1928 yılında bir rastlantı sonucu bulduğunu anlatmıştı.
Fleming bir deney üzerinde çalışırken, muhtemelen laboratuvarın karşısındaki bardan uçup gelen bir küf mikroskoptaki lamın üzerine konmuştu.
O sırada Fleming, lam üzerinde zararlı bir bakteri türü olan stafilokokları inceliyordu. Dikkatsiz bir bilim adamı bu küfü büyük olasılıkla önünden uzaklaştırırdı, ama o, küfün bakteri üzerindeki etkisini görmek istedi. Sonuç hayret inciydi... Çünkü Fleming, "Penicilim notatum" isimli yeşil küfün bulunduğu bölümdeki bakterilerin öldüğünü fark etmişti...
Daha sonra gerçekkleştirilen testlerde, bu küfün diğer bakteriler üzerinde de etkili olduğu ortaya çıktı. Tavşan, fare ve insanlar üzerinde yapılan testler sonunda, açık bir yan etkisinin de olmadığı görüldü. Ne var ki Fleming, küften sızan maddeyi bir türlü keşfedememişti.
Sonuç olarak 1939 yılında, Oxford'dan Howard Florey ve Ernst Chain bu maddeyi ayrıştırmayı başardılar ve buna "penicilin" adını verdiler. Bu madde, öldürücü bakteriyel hastalıklarla savaşabilen ilk antibiyotik olarak tarihe geçti. Fleming ve diğer iki bilim adamı, 1945 yılında Nobel Ödülü aldılar... Çünkü, milyonlarca insanın hayatını kurtaran bir buluş yapmışlardı...








BUCKMİNSTERFULLERME


Mucit Harry Kroto
Tarih: 1985
Kaza: Karbon atomunun kilise kubbesine benzemesi...
Harry Kroto ve meslektaşları, uzayda varolduğu düşünülen anlaşılması zor yapıdaki karbon atomlarını çözmeye çalışıyorlardı. Laboratuar testleri sonucunda karbonun, 60 atomdan oluşan, diğerlerinden daha güçlü ve istikrarlı yapıda olduğu ortaya çıktı.
Cevaplar araştırılırken çalışma gruplarından biri, atomların, mimar Richard Buckminster Fullerln tasarladığı, kubbeli kiliseye benzeyen hexagonlardan oluştuklarını ortaya çıkarmıştı. Bu da Kroto'nun aklına, daha önce pentagon ve hexagonlardan oluşturduğu, "Gece Gökyüzü" modelini getirdi.
O gece, çalışma gruplarından bir bölümü de karbon atomlarını, futbol topuna benzeyecek şekilde birleştirmişti. Ve grup, pentagon ve hexagonların hep 60 sayısında buluştuğunu keşfetti. 60 karbon atomundan oluşan "Buckyball’lar şu anda karbonun temel biçimi olarak değerlendirilirken, Kroto ve meslektaşları 1996 yılında Nobel Ödülü'nü almaya hak kazandılar...







ŞOK TEDAVİSİ

Mucit: Julius Wagner-Jauregg
Tarih: 1917
Kaza: Mezbaha işçilerinin kesim yöntemi...

ECT (Electroconvulsive the-rapy) olarak bilinen elektroşok tedavisi, mezbaha işçilerinin, domuzların elektrikle sersemlemelerinden sonra çok sakin durduklarını fark etmelerinin bir sonucu...
ECTye, beyne elektrik akımı verilmesi suretiyle, depresyon gibi akıl hastalıklarının semptomlarını engellemekteki son çare olarak bakılıyor.
Elektroşok tedavisi fikri, sıtma aşısıyla frengili hastaları te¬davi eden Avusturyalı Julius Wagner-Jauregg tarafından geliştirildi.
1927 yılında Nobel Ödülü alan VVagner-Jauregg, bu fikre, "bir sisteme elektrik verilmesinin tedavi edici özellik taşıyacağından yola çıkarak ulaştı. Ve böylece, çok tartışılan şok tedavisi doğmuş oldu...
Aynı zamanda, şizofrenlerin doğal yollardan çarpılmalarının, hastalık belirtilerinin iyileşmesine neden olduğu da belirlenmişti. Psikiyatristler, hastaların beynine elektrik akımı uygulamak yoluyla, anlaşılması güç tedavinin gerçekleştiğini belirtiyorlardı. Ancak ECTnin kısa süreli hafıza kaybına neden olması dışında önemli etkisinin bulunmadığına dair klinik bulgulara az da olsa rastlanıyor. Hastaların tedavi edilmesine yönelik olarak bu yöntem çok uzun zamandan beri kullanılmaya devam ediyor.







RADYOAKTİVİTE


Mucit: Henri Becquerel
Tarih: 1896
Kaza: Fotoğraf camındaki sislenme...


Fransız fizikçi Henri Becquerel, 1896 Martı'nda laboratuarındaki çekmecesini açtığında büyük bir sürprizle karşılaştı. Kapkaranlık bir ortamda olmasına rağmen bazı fotoğraf camları bulanıklaşmıştı.
O sırada Becquerel, yeni keşfedilen röntgen ışınları üzerinde çalışıyor ve bazı kimyasallar yardımıyla bunların yayılmalarını sağlamaya uğraşıyordu, ilk aklına gelen, güneş ışığının etkisiyle kristallerin ışını yaydığı ve fotoğraf camını sislendirdiğiydi...
İlk deneyleri onun doğru yolda olduğunu desteklese de hava bozunca olayın seyri birdenbire değişti.
Becquerel, kristallerin güneş ışığından etkilenmesini engellemek için kimyasallar kullanarak camları tekrar çekmeceye koydu. Camları dışarı çıkardığında, uranyumlu kristallerden oluşan camlarda artık sisin bulunmayışına oldukça şaşırdı. Ve bugün "bir atom çekirdeğinin ta¬necikler veya elektromanyetik ışımalar yayarak kendiliğinden parçalanması" olarak bilinen radyoaktiviteyi keşfetmiş oldu...







KAOS TEOREMİ


Mucit: Ed Lorenz
Tarih: 1960'lar
Kaza: Bilgisayardaki bozuk çıkış...

Amerikalı meteoroloji uzmanı Ed Lorenz'in bilgisayarında anlamsız ve komik veriler belirince, Lorenz bunların her zamanki aksaklıklardan kaynaklandığını düşündü. Ancak hatayla ilgili ipuçlarını elde etmek için kağıttaki çıktıda çalışmaya başladı. Bilgisayarın, başlamak için ilk sonuçları eşleştirdiğini, ancak daha sonra haritayı yok ettiğini gördü. Birden jetonu düştü: Lorenz bilgisayara aynı girdileri ikinci aşamada yüklememiş, bu küçük farklılık da, sonraki birkaç hafta boyunca, tamamen değişik sonuçlar verip durmuştu...
Lorenz böylece, hava durumu gibi küçük olayların bazen çok büyük sonuçlar doğurabileceğini açıklayan "kaos teoremini" bulmuş oldu...








SAKKARİN



Mucit: Fahlberg adında bir kimya öğrencisi
Tarih: 1879
Kaza: Kurallara uymama...
1879 yılında Fahlberg adındaki bir kimya öğrencisi, toluol (kömür katranındaki hidrokarbon) türevle¬rini araştırırken elindeki maddeyi tattı ve günümüzün yapay tatlandı¬rıcısı sakkarin ortaya çıktı.
Diğer iki yapay tatlandırıcı da kaza sonucu keşfedildi. 1937'de Il¬linois Üniversitesi öğrencilerinden Michael Sveda sigarasını yaktı ve tatlı olduğunu tespit etti. Ve bu maddenin "cyclamate" olduğunu buldu. Nutra Svveet ise 1965 yılın¬da anti nükleer bileşimler araştırılırken keşfedildi...







DAYANIKLI CAM


Mucit: Edouard Benedictus
Tarih: 1903
Kaza: Kırılması gereken deney tüpünün yere düştüğünde parçalanmaması...

Güvenli camın bulunması, tam da en çok ihtiyaç duyulan zaman¬da gerçekleştirildi: Motorlu taşıt çağında...
1903 yılında Fransız kimyager Edouard Benedictus, deney tüpünü laboratuarının zeminine düşürdü. Tüp kırıldı ancak dağılmadan tek parça halinde kaldı. Benedictus, kolodyum ihtiva eden sıvının buharlaşmasından sonra tüpte kalan ince plastik tabakanın parçalanmayı engel¬lediğini anladı.
Bunu not ettikten sonra bu konu üzerine fazla kafa yormadı.
Ancak, kaza yapan bir aracın için¬deki kızın kırılan camlardan çok feci şekilde yaralanması, bu konuyu tekrar gündeme getirmesine neden oldu.
İşte dayanıklılığın fotoğrafı:
Camın dış yüzeyini bir arada tutan maddenin adı selüloz nitrat... Gelişimini ve yaygın kullanımını sürekli ilerleme kaydeden otomobil sektörüne borçlu
Daha önceki deneyiminden esinlenerek iki cam tabakasının arasına selüloz nitrat yerleştirerek üç katlı camı oluşturdu.
Buluşu 1920'lerde arabaların ön camlarında kullanılmaya ve otomotiv endüstrisinde ciddi şekilde taklit edilmeye başlandı.








GAMMA IŞINI PATLATICILARI



Mucit: ABD hükümeti bilim adamları...
Tarih: 1969
Kaza: Nükleer silah casusluğunun uzayın bilinmeyenlerine kapı açması...
Sovyetler Birliği nükleer denemeleri sınırlandırdığına dair anlaşmalar imzalamış olmasına rağmen, ABD hükümeti bir türlü onlara güvenmiyordu. Ve bu yaklaşımla, uzaya nükleer dedektörler taşıyan casus uyduları yolluyorlardı. Bu dedektörler çok hassastılar ama ne yazık ki yanlış hedeflendirilmişlerdi...
1969 yılında, "Vela 5"den bilgiler geldiğinde, bilim adamları bunlarda birtakım düzensizlikler ve yanlışlıklar belirledi.
Araştırmalar daha sonra da devam etti ve 1973 yılında yayımlanan sonuçlar, ABD'nin, Sovyetler Birliği'nin nükleer silahlarını denemek için uzayda gerçekleştirdiği 16 patlama hakkında ne düşündüğünü açıklığa kavuşturdu...
Ancak sonraları bunların, gamma ışını patlamaları olduğu anlaşıldı. Buna, gamma radyasyon enerjisi nedeniyle gerçekleşen, olağanüstü büyüklükte galaktik patlamalar neden oluyordu. Tüm bunlara rağmen, konu halen gizemini koruyor...








RÖNTGEN IŞINLARI

Mucit: Wilhelm Konrad Röntgen
Tarih: 1895
Kaza: Bir elektrik deneyi...
Röntgen, gazların içinden geçen elektrik yolunu araştırmak amacıyla, katod ışın tüpüyle deney yaparken, baryum platin siyanürü levhasından yayılan radyasyonun şeffaf olmayan cisimlerin içinden geçebildiğin! Fark etti.
Araştırmalarına devam ederken radyasyonun 15 mm. kalınlığındaki alüminyumdan, daha indirgenmiş yoğunlukta geçebildiğini gördü. Ve bu radyasyona, "X-ışınları" adını verdi. Bugün dünyada Almanya dışında (Almanya'da Röntgenstrahlen olarak adlandırılıyor) bu isimle anılıyor. Bu, daha sonra insan vücudunun iç kısmını gösteren fotoğraflamada kullanıldı. 19. yüzyıl sonlarına doğru savaş alanlarında da kullanılmaya başladı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Rap_Man_C_Man
ѕιтє тαηяιѕι
ѕιтє тαηяιѕι
Rap_Man_C_Man


Mesaj Sayısı : 509
Yaş : 32
Kayıt tarihi : 28/08/07

Rastgele Keşfedilen Buluşlar Empty
MesajKonu: Geri: Rastgele Keşfedilen Buluşlar   Rastgele Keşfedilen Buluşlar Icon_minitimePaz Eyl. 02, 2007 6:14 pm

saolasin güzel genel kültür Very Happy
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
MeRVe-1
Moderatör
Moderatör
MeRVe-1


Mesaj Sayısı : 507
Location : nerden olcak cehennemin dibinden :))
Kayıt tarihi : 30/08/07

Rastgele Keşfedilen Buluşlar Empty
MesajKonu: Geri: Rastgele Keşfedilen Buluşlar   Rastgele Keşfedilen Buluşlar Icon_minitimePaz Eyl. 02, 2007 10:51 pm

OFFFFFFFFF HANDEM KİM OKUR BUNUU AMA BOŞ ZAMNM OLARSA OKRUM SAOL PAYLAŞIM İÇİM EMEENE SAĞLIK..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
7ender
ѕιтє тαηяιѕι
ѕιтє тαηяιѕι
7ender


Mesaj Sayısı : 399
Yaş : 30
Location : walla bilmiom oralardan olabilir
Kayıt tarihi : 28/08/07

Rastgele Keşfedilen Buluşlar Empty
MesajKonu: Geri: Rastgele Keşfedilen Buluşlar   Rastgele Keşfedilen Buluşlar Icon_minitimePtsi Eyl. 03, 2007 10:30 am

merve okursan banada anlat
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://veliceylanveli.spaces.live
MeRVe-1
Moderatör
Moderatör
MeRVe-1


Mesaj Sayısı : 507
Location : nerden olcak cehennemin dibinden :))
Kayıt tarihi : 30/08/07

Rastgele Keşfedilen Buluşlar Empty
MesajKonu: Geri: Rastgele Keşfedilen Buluşlar   Rastgele Keşfedilen Buluşlar Icon_minitimePtsi Eyl. 03, 2007 7:31 pm

hahahaha sende mi okumadın..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
akın
ѕιтє тαηяιѕι
ѕιтє тαηяιѕι
akın


Mesaj Sayısı : 192
Location : cehennemin kaynar suyundan
Kayıt tarihi : 29/08/07

Rastgele Keşfedilen Buluşlar Empty
MesajKonu: Geri: Rastgele Keşfedilen Buluşlar   Rastgele Keşfedilen Buluşlar Icon_minitimePtsi Eyl. 03, 2007 7:58 pm

bende okumadım ama emeğinden dolayı hande ye teşekkür edioruz
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Rastgele Keşfedilen Buluşlar
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
ƒσяυм-ül gєηçℓιk :: BİLGİSAYAR & İNTERNET :: Paylaşım-
Buraya geçin: